tarihten.org

Arkeoloji Eğitimi'ne Eleştirel Bir Yaklaşım

Aleyna Çetintaş Aleyna Çetintaş 18.05.2023 0 YORUM 618 OKUNMA
Arkeoloji Eğitimi'ne Eleştirel Bir Yaklaşım

Arkeoloji Eğitimi'ne Eleştirel Bir Yaklaşım

‘’ Geleneksel arkeologlar başlarını kumdan çıkarmadıkları sürece ne Paskalya adalarındaki dev taş büstlerin yapımı için gereken alet ve lojistiği ne Bolivya’daki Akapana piramit kompleksindeki granit blokların nasıl biçimlendirildiğini ne de Gize piramitlerindeki odaların nasıl yapıldığını açıklayabileceklerdir.’’   
Dr. Sam Osmanagich

 

       Yeryüzündeki piramitleri inceleyen ve Avrupa’da Bosna Hersek Visoko’da 2005 yılında yeni keşfettiği piramitleri kamuoyuna sunan Boşnak asıllı antropolog, arkeolog ve iş adamı olan Dr. Sam Osmanagich, arkeolojideki geleneksel çalışmaları yukarıdaki şekilde eleştirmiştir.

     Geçmişi inceleyen, açıklayan, yorumlayan ve somut anlamlar çıkaran arkeoloji; eserlerin üslup özellikleriyle birlikte yorumlayan sanat tarihi, günümüzde bir arada çalışan sosyal birer disiplindirler.

    Somut bulgulara ihtiyacı olan bu alanların kazı çalışması yapması da kaçınılmaz bir durumdur.  Kazı çalışmalarında elde edilen bulguları yorumlayan arkeolog ve sanat tarihçinin sordukları sorular bakış açılarını da ortaya koymaktadır. Çünkü arkeoloğun yahut sanat tarihçinin ilgi alanı sorulacak soruyu da etkilemektedir. Hatta sadece buluntuların yorumlanmasını değil, buluntunun gün yüzünde de ne kadar süre kalacağını da belirlemektedir. Fransa çıkışlı bir sanat tarihçisinin oldukça şahsi, kaynakları fazla önemsemeyen tavrı, Alman geleneğinin ayrıntılı materyal incelemesi, Anglo-Sakson özellikle Amerikan eğitimi görenlerin rasyonalist tavırları, Doğu-Osmanlı tarihçiliğine pek uymaz. İhtisasını Klasik Arkeoloji üzerine yapmış bir arkeolog kimi zaman sahada Yunan yapısına ulaşabilmek için ondan önce gelen Bizans yapısını ya ortadan kaldırmaktadır ya da üzerinde çalışılmasını, yorumlanmasını ertelemektedir, görmezden gelmektedir. Hal böyleyken bir konu hakkında ortaya konulacak iddia için en az iki veya daha fazla disiplinin bir araya gelerek interdisipliner bir çalışma gerçekleştirmesi gerekmektedir. Multidisiplinler ile bir arada çalışabilme yetisi de ancak bireyin eğitim sürecindeki çok yönlülüğü ile doğru orantılıdır. 

      Öyleyse bahsettiğimiz interdisipliner çalışma bugün kazı evlerinde arkeolog, sanat tarihçi, mimari restorator, mimar ve yahut fotoğrafçı arkadaşların bir arada çalışması değildir. Bu meslekler kazı evinin en küçük çekirdek aile yapısını oluşturmaktadır.

      Günlük yaşamın bir parçası olan Yunan, Roma, Bizans ve Selçuklu kap formları ise bizlere toplumun sosyolojik yapısını yansıtmaktadır.  Örneğin Yunanlıların kullanmış olduğu klasik dönem keramiklerinden kraterlerin boyutunun Hellenistik dönemde küçülmeye başladığını görmekteyiz ve insanların tek bir kraterden hep birlikte sıvı almak  yerine kaplarını küçültmesi bireyselleşmeye doğru gittiğinin göstergesidir. Ayrıca yeme içme alışkanlığının değişmesi, pişirme tekniklerinin değişimi ve bu dönemde cam kap üretimlerinin yaygınlaşması ile de daha önce görmediğimiz kap formları, parfüm şişeleri ile karşılaşabiliyoruz. Öyleyse amacımız sadece kazı yapıp bulguları depoda bekletmek ve göze diğerlerine nazaran hoş gelen eserleri müzeye koymak değildir. Aynı zamanda tarihsel süreci yorumlayıp sosyolojik çıkarımlarda da bulunabilmektir. Bu da biz 21.yy arkeologlarının en asli görevidir.

     Arazide karşımıza çıkan ve incelediğimiz her alan akıllı insanların genetik mühendisliğinin bir ürünüydü ve onlar enerji, astronomi ve inşaat hakkında bizden daha iyi bilgiye sahip olan ileri mimarlardı. Bu mimarların çalışma sahalarını yüzyıllar sonrasında inceleyen biz arkeologlar, üniversitede eğitim alırken sadece tarihsel ve buluntusal döngüde kalmamalı, kimya, matematik, geometri ve  mühendislik alanlarında da bilgi dağarcığımızı geliştirmeli ve bu alanda çalışma yapan arkadaşlarımız ile fikir alışverişlerinde bulunmalıyız. Klasik ve modern uydu yöntemleri, jeoradar ve termal teknikler sofistike tarihleme ve alternatif yöntemler ile birlikte yürütülen çok yönlü bilimsel araştırmalar, geçmişin ileri kültürlerinden bilgi edinmemize yardımcı olacaktır.  Bu; kendi uygarlığımız ile ilgili birçok soruya yanıt olacak ve bizi bugünkü rotamızdan çıkarıp daha değişik bir rotaya sokacaktır. Bugünün Arkeoloji öğrencileri arazi de kullanılan farklı teknikleri yaz aylarında bir kazıda çalışmadığı sürece sadece üniversite eğitimini tamamlayarak öğrenememektedir. Aslında bu tıp okuyan bir öğrencinin röntgen çekim makinalarını tanımaması kadar komik ve ütopiktir.

        Arkeoloji eğitimi alırken hiç bahsedilmeyen ama arazide araştırmalara ivme kazandıran birkaç çalışmadan bahsedelim.

Arkeoloji Eğitimi'ne Eleştirel Bir Yaklaşım

 

Drone Fotoğraf Çekimleri

    Nebatilerin antik başkenti olan Petra’da arkeologlar 2016 yılına kadar bir Olimpik havuz uzunluğunda ve iki katı genişliğinde bir binanın gözlerinin önünde ama saklanmış olduğunu fark etmemişlerdi. Dronelardan gelen fotoğraflar, kumtaşından yontulmuş olan bu yapının antik şehirden 0.8 kilometre uzakta olduğunu gösterdi.

Drone Fotoğraf Çekimleri

    Toprak ve ağaçların altına saklanmış olan 2000 yıllık yapılar 2017’nin başlarında, dronelar sayesinde bulundu ve arkeologlar  Brezilya’nın Acre eyaletinde Amazonların toprak çalışmalarını keşfetti.

Drone Fotoğraf Çekimleri

    2015 yılında İznik’te hava araştırmaları sırasında tesadüfen bulunan bazilikal planın Aziz Neophytos adına yapılan kilise olduğu tespit edildi. Antik kaynaklara göre, Milano Fermanı’nın çıkmasından sonra Aziz Neophytos’un sevenleri, onun adına İznik Gölü’nün yakınında bir bu bazilikayı inşa etmişti.

xrf analyser

X-MET Analiz Cihazı

    II. Dünya Savaşı İtalya’sında Vicenza hava limanından 5'li grup halinde havalanan Messerschmitt BF 109 uçakları, Brescia yakınlarındaki Ghedi’de US savaş uçaklarının saldırısına uğradı. 2015 yılında bir grup arkeolog X-Met Analiz cihazı ile her parçayı ayrı ayrı inceledi, kullanım amaçlarını ve uğradıkları zararı ölçümleyebildiler.
 x-met analiz cihazı

Infrared Dalgalar

    Arkeolog Sarah Parcak Mısır Bendix Bölgesi’nde Ltjtawy şehrini elektromagnetik dalgalar spektrumunda insan gözünün göremediği nesnelerin görüntülenebilmesi yöntemi ile keşfetmiştir. Bu yöntem ile uzay arkeolojisinden kazı alanı yüzey araştırmalarına kadar çok geniş bir kullanım imkanını sağlamaktadır. Bugün Mısır’da kullanılmaya devam etmekte olup su altındaki şehir kalıntılarının günyüzüne çıkmasını sağlamıştır.

    Gelişen ve genişleyen teknoloji sahaları arkeoloji bilimini de artık içine almıştır.  Bu yüzden mühendislerle de sahada müşterek çalışmalar yürütülüp çözüm odaklı yöntemler geliştirmeliyiz.

     Arkeolojik kazılarda interdisipliner çalışmalarını, bakış açımız geniş bir biçimde yönetmek bir sanattır. Duyarlı bir arkeolog dünyasını da bu şekilde açıklamalı ve yorumlamalıdır. Aksi taktirde temel çelişkileri görmekten kaçıyor ve çözümü erteliyor demektir. Bu da müptezel bir magazin ile durumun idare edilmesinden farksızdır. Her kazı çalışması bir zaman kapsülü patlatmaktır ve bu patlamanın oluşturduğu yeni düzeni toparlayabilmemiz için öncelikle sabra ihtiyacımız vardır. 

''Yeniyi ve çoktan unuttuğumuz şeyleri keşfetmenin farkına varalım. Bu araştırmanın gerçek güzelliğidir.''

Aleyna Çetintaş
Kaleme Alan Aleyna Çetintaş

İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji ve Tarih mezunu olarak Edirne, Diyarbakır ve Muğla'da kazı çalışmalarında arkeolog olarak görev aldıktan sonra Turist Rehberliği alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Günümüzde arkeoloji, tarih ve edebiyat bağlamında yazılarını yayınlayarak turist rehberliği çalışmalarına devam etmektedir.

YORUMLAR

Fikirleriniz bizim için değerlidir, bizimle paylaşabilirsiniz...

BU MAKALELERİ BEĞENEBİLİRSİNİZ