Vicdan Töreni
Vicdan Töreni
1.Bölüm: İçsel Turizm
Dünya’ya ve olaylara bakışımızda kendimize karşı ne kadar objektifiz? Hadi vicdani konformistliğimizden ayrılıp sizlerle bir yolculuğa çıkalım, bunu yaparken yol arkadaşımız sesi derinlerden gelen bizde mündemiç bulunan malum şahıs olacak. Toplumsal hayatta karşılaştığımız küresel veya yerel haksızlıklara, ayrımcılığa, zorbalığa olan reflekslerimiz hak arayışımızdan mı yoksa konfor arayışımızdan mı kaynaklı? Hak, hukuk, adalet üçlüsünün topluma çektirildiği son dönemlerde gerçekten bunların yanında mıyız yoksa şahsi konforumuzun mu? Malum şahısın arzusu ve ilk refleksinizin arasında fark yoksa ne mutlu. Zıt ihtimale gelirsek hak arayışınızın temel nedeni mahrum kaldığınız konfor arayışımızsa, doğru refleksle hareket edip kolektif gazla beraber doğru konumlandıktan sonra içimizdeki malum kişinin arzusunun temel motivasyon kaynağı yapılmasından dolayı doğru yerde yanlış olma durumuyla bizi karşı karşıya bırakıyor. Toplumda eleştirdiğimiz üst figürlerin aslında imkân verilmemiş bizler olduğu tokadıyla karşılaştığımız bu hengâmda kendimize dönüp: “Sen de mi Malum Kişi?” deyip bir sorguya çekilmemiz lazım. Hak ile olan irtibat bakımından neredeyiz?
2.Bölüm: MicroReis
“Aslında iktidar içinde yaşanan ne kadar çürüme varsa o da ondan azade değil o da aynı çürümeyi yaşıyor o da biat kültürünü farklı şekilde kendi mahallesinin içerisinde peşinde herkes kendi mahallesinin içinde aynı iktidar ilişkilerini çok da eleştirse bile aynı yöntemleri kullanabiliyor aynı ezberciliği yapabiliyor olabiliyorsun, aynı biatı talep ediyor olabiliyorsun bunu yeniden yeniden üretiyoruz ama kimse aynaya bakmıyor”
Bu bölümün açılışını Elçin Arabacı’nın 140journous kanalında “Tadı tuzu kalmadı” adlı röportajının bir parçasıyla yapmak istedim. T.C. simülasyonunda aile, iş ve toplumsal hayatlarımızda micro reislerle karşılaşıyoruz belki de onun kendisiyiz, aynı yöntemleri kullanarak o hareketin karşısında olduğumuzu ifade ederek fikirlerimizi ve davranışlarımızı kendi içinde kafes dövüşüne davet ediyoruz. İnsanın içindeki iktidar arzusu farklı platformlarda farklı şekillerde tezahür edebiliyor, bazısında milyonlar etkileniyor bazısında birkaç kişi ama etki alanı dışında uygulanan yöntemin doğru ve yanlışlığı arasında fark yok. Toplumun dibinden ele alınan bu yöntemler yukarı gittikçe nasılsanız öyle yönetilirsiniz sözlerinide arkasına alarak kendi üst yansımalarımıza projeksiyon tutuyor.
3.Bölüm: Hakikatin Üzerindeki Muşamba
Kop gel alt benliklerinden nidalarıyla hakikati hakiki anlamda içselleştirme serüvenimizin son bölümünde yolculuğumuzun ikram kısımına geldik. Muavinden gelecek her türlü ikrama meftun oluşumuz gibi hakikate meftuniyetimizi tekli koltuğa alıyoruz. Bir insana ikram olarak verilen hakikate olan aşk ve heyecanını devam ettirebilmesi için sürekli aksiyon içinde olması gerekir. Yoksa insan farkına varmadan, duygular dumuruna uğrar ve gün gelir o malum şahıslara, micro reislere dönüşür gider. Eskilerin de deyişiyle: “Hakkın hakkı âlidir hiçbir şeye feda edilmez” düsturunun içimizdeki parsellerini genişletmek için vicdan müteahhitini diri tutma çabasına namzet olarak bu seli öncelikle kendi planımızda terse döndürme adına programlanmalıyız. Dünya’da istediğiniz değişimin kendisi olarak tek bir insan olarak kendi başına bir millet olma potansiyelinin bu alandaki temsilcisi olarak bir başlangıç yapalım.
KAYNAKÇA
1 Apalı, Y. (2021). Michel Foucault’da İktidar ve Güç. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Dergisi, 5 (2), sf. 290-304
2 https://youtu.be/7DiCg2K2y5U
3 Becermen, M. (2010). Nietzsche'de “Güç İstemi” ve Hakikat İlişkisi Üzerine Bir İnceleme . Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 11 (19), sf. 361-370
YORUMLAR
BU MAKALELERİ BEĞENEBİLİRSİNİZ