tarihten.org

"Centilmenler Savaşı"

Gizem  Özçetin Gizem Özçetin 8.04.2023 1 YORUM 2850 OKUNMA
"Centilmenler Savaşı"

 

 "Centilmenler Savaşı" 

 

Savaşlar, yüzyıllardır insanoğlunun diplomatik açıdan çıkmaza düştüğü zamanlarda başvurdukları bir orta yolu bulma çabasıdır. Genelde binlerce insanın öldüğü, yaralandığı, hükümetlerin ekonomilerini savaşa göre düzenlemek zorunda kaldığı, halkın perişan ve çoğu zaman varını yoğunu kaybettiği, insanlardan psikolojik ve fiziksel olarak birçok şeyi alan zorlu bir süreçtir. Her devletin bir anayasası ve her suçun bir cezası olduğu gibi savaşların da belirli kuralları vardır. Bu kurallar çok eski dönemlerde savaşlarda yaşanan insanlık dışı eylemlere, işkencelere karşı alınan önlemler şeklindedir. İnsancıl hukuk ya da savaş hukuku adı verilen bu kurallar, 17. Yüzyıla kadar belirli bir yazılı kural şeklinde beyan edilmemiş, 17. Yüzyılda devletlerin de katıldığı sözleşmeler şeklini alarak resmiyet kazanmıştır. Resmi olarak ilk adım Fransa – Almanya arasında 1675 tarihinde yapılan bir antlaşma ile atılmıştır. Zehirli mermilerin kullanılmasını yasaklayan bu antlaşmayı, 1864 yılında meydana getirilen Cenevre Sözleşmesi, 1868 tarihli St. Petersburg Deklarasyonu takip etmiştir. St. Petersburg Deklarasyonu, “400 gram ağırlığın altındaki patlayıcı ve yanıcı her türlü mermi kullanımının yasaklanması” şeklinde bir sınırlama getirmişse de yeterli olmamış ve 1899 yılındaki Lahey Deklarasyonu ile 1907 Lahey Sözleşmesi savaş hukuku için yapılan diğer sözleşmeler olmuşlardır. Lahey Sözleşmeleri bu kurallara “Kara Harbinin Kanunları ve Adetleri” ismini vermişlerdir. Fakat uluslararası diplomaside kabul edilen ve imza edilen bu antlaşmalara tamamıyla uyulmamıştır.

 

1915 yılında batı cephesinde Fransızlar, Almanlara karşı ölümle sonuçlanabilecek zehirli bir gaz olan ‘Fosgen’i kullanmışlardır. Bu olay kimyasal gaz kullanımı konusunda bir başlangıç niteliğindedir ve devamı da gelmiştir. Nitekim Almanlar da 1917 yılında ‘Difenilklor-arsin’ ve ‘hardal gazı’ olarak bilinen, birlikte kullanıldığında ölümcül sonuçları olan iki gazı aynı anda kullanarak bu yasağı çiğnemişlerdir.

 

Çanakkale Savaşları ise savaş hukukunun ihlal edildiği birçok alanı içinde barındıran bir savaştır. Savaşta hukuka aykırı bir davranış olan hastanelerin ve hastane gemilerinin bombardıman edilmesi burada yaşanmıştır. Bombardıman edilen hastanelerden Maydos kasabasında etrafında Hilal-i Ahmer bayrakları bulunan hastane, 29 Nisan 1915 tarihinde bombalanmış, bombardıman hastanede yatan 30 yaralının şehit olmasına sebep olmuştur. Daha ilgi çekici olan şey ise burada yaralı bulunan 25 İngiliz hastasının da ölmüş olmasıdır. Hukuka aykırı davranarak yalnızca düşmanlarının değil, kendi askerlerinin de ölmelerine sebep olmuşlardır.

 

Hukukun ihlal edildiği bir diğer nokta da esir alınan askerlerin kurşuna dizilmesi meselesidir. Esirler; angarya işlerde çalıştırılamaz ve öldürülemezler. Fakat Fransızlar esirlerini kendi işlerinde çalıştırmışlardır. Anzakların komutanı Birdwood emrindeki bir subaya ‘Türk esirlerinin neden az olduğunu’ sorduğunda ‘aslında çoklardı fakat biz onları bir düşman saldırısında savaş esiri olarak besleyemediğimiz için öldürdük’ cevabını almıştır. Bu ifadeler İngilizlerin ve emrinde bulunan diğer halkların savaş hukukuna aykırı davrandıklarını kanıtlar niteliktedir. Öte yandan Yeni Zelandalı General Godley bir mektubunda Türklerden; ‘dürüst bir savaşçı, bu bakımdan Almanlardan daha iyi olduğu bir gerçektir’ şeklinde bahsetmiştir.

 

Kötü kokulu – zehirli gaz kullanımı ise bir diğer hukuk ihlali yapılan bir konudur. İtilaf devletleri 13 Haziran’dan itibaren Arıburnu’nda kötü kokulu gaz yayan patlayıcı maddeler kullanmaya başlamışlardır. Vücutlarında hiç yara izi olmadan, kanları akmadan şehit olan askerlerin görülmesi bunu kanıtlar niteliktedir. Nitekim İngiliz Savaş Muhabiri Ellis Ashmead Bartlett Çanakkale Gerçeği kitabında; “Tüfeklerini dizleri üzerine koymuş oturan yedi Türk vardı. Tamamı sanki uyuyor gibiydi çünkü yalnızca birinde yara izi vardı.” ifadeleriyle zehirli gaz kullanımının askerler üzerindeki etkisini ve ölümcüllüğünü göstermiştir. Türkler ise Almanların ısrarı, ellerinde yeterli miktarda bulunmasına rağmen zehirli gaz kullanma girişiminde bulunmamışlardır.

 

Tüm bunlar dışında İtilaf devletleri muharip olmayan yerleri bombalamış ve sivil halktan insanların da ölümüne sebep olmuşlardır. Gelibolu’nun bombalanması sebebiyle orada yaşayan sivil halk tahliye edilmiş ve Balıkesir’de cami medrese veya resmi binalara yerleştirilerek güvenlikleri sağlanmıştır. Bombardımanların tahrip edici bir diğer yanı da Bolayır’daki Süleyman Paşa Türbesi’nin zarar görmesidir. Agamemnon zırhlısı Bolayır’ı bombalamış ve bu zarara sebep olmuştur. Yapılan tüm bu bombardımanlar karşısında Osmanlı Hükümeti, bunların hukuk ihlali olduğunu bildirmişse de İngiltere ‘belirgin bir işaret bulunmadığı için bombardıman yapıldığını’ belirtmiştir. Hastanelerdeki Hilal işareti ya da Kutsal mekânların işareti dürbünlerle ve uçaklarla görülemeyecek kadar küçük olduğunu söyleyerek bir savunma sunmuşlardır.

 

“Fırdöndü” olarak da adlandırılan, hedefe yayılmadan isabet eden ve isabet ettiği noktada büyük bir delik açan Domdom kurşunu da bu cephede kullanılan, hukuk ihlali olarak nitelenebilecek diğer bir yasaktır. Domdom kurşunu; vücuda girdiğinde dağıldığı ve giriş yarasını büyüttüğü için tedavisi zor ve askerin ölümüyle sonuçlanabilen, yivsiz tüfeklerle kullanılan bir kurşun çeşididir. Bu yüzden de uluslararası hukukun yasakladığı bir savaş aletidir. Fakat 25 Nisan 1915 çıkarmasında kullanıldığı normal kurşun deliğinden daha büyük bir yara açtığı için fark edilmiştir. İstanbul’a Gureba Hastanesine yatırılan Osmanlı askerlerinin de domdom kurşunu ile vurulduğu gözlemlenmiştir.

 

Sonuçta; Uluslararası Hukuk Kuralları sivillerin zarar görmesini ve kutsal mekânların tahrip olmasını engelleyememiştir. İtilaf devletleri ihlallere devam etmiş ve bunlara da bahanelerini üretmekte geri durmamıştır. Hastanelerin, hastane gemilerinin, muharip olmayan yerleşim yerlerinin ve kutsal mekânların bombalanması, zehirli gaz ve domdom kurşunu kullanılması, esirlere kötü davranılması ve hatta onların öldürülmesi Çanakkale Savaşları’nda görülen hukuk ihlalleridir. İtilaf devletleri bombardımanlar için kazayla oldu ya da görmedik gibi mantıksız savunmalar yapmış olsalar da bunun gerçek olmadığı ortadadır. Kanaatimce, bütün varını yoğunu kullanan, gelişmiş silah teknolojisini, gemilerini, silahlarını kullanan İtilaf devletlerinin yaptığı bu ihlaller; tamamen savaşı hemen kazanıp da “5 çayını İstanbul’da içme” hayalleri kurarken burada çok oyalandıklarını düşünen ve panikleyen komutanların hatalarıdır. Yaptıkları her harekette daha da kötü bir sonuçla karşılaşan, askerini, cephanesini kaybettikleri için daha da öfkelenen ve devam ettikçe de hata üstüne hata yaptıkları bugünden bakıldığında açıkça görülen bir gerçektir. Her ne kadar yapılan bu ihlaller savaşın seyrini değiştirip, İtilaf Devletlerinin kazanmasını sağlamasa da fikren ve zihnen halkın, hükümetin ve askerlerin moralini bozmuştur. Enver Paşa ihlaller hakkında; “Bizi hukuksal yasaklara mecbur edip, kendileri insanlık dışı bir harp yapmışlardır” şeklinde bir açıklama yapmıştır. Türk askerinin bu noktada bu ihlallerin hiçbirini yapmadığı, aksine savaşı kuralına göre centilmence oynadığı herkesçe kabul edilen bir olgu olmuştur. Çanakkale Cephesine gelirken akıllarındaki “vahşi, acımasız, barbar Türk” profili “Türkler hastaneye ateş etmiyor, zehirli gaz kullanmıyor. Türk ikili oynamıyor. Bunun aksini iddia edenler Gelibolu değil, en çok Mısır’a kadar gelenlerdir.” şeklinde değişmiş ve Otawo Times gazetesinde yayınlanacak kadar etkili olmuştur. “Centilmenler Savaşı” olarak anılan Çanakkale Savaşı’nda yalnızca tek taraf centilmence savaşmıştır ve o taraf da kesinlikle İtilaf tarafı değildir.

 

 

 

 

KAYNAKÇA

 

1 Necdet Aysal, “Çanakkale Savaşları’nda Hukuk İhlalleri: Kimyasal Gaz ve Domdom Kurşunu Kullanımı”, 4. Uluslararası Gelibolu Sempozyumu, 2015.

 

2 Tülay Alim Baran, “Çanakkale Savaşında Hukuk İhlalleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 73, Mart 2009. 

 

3 Arzu Boy, “Belgeler ve Tanıklar Işığında Çanakkale Savaşlarını Zafere Dönüştüren Etkenler”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 56, Nisan 2018.

 

4 Mesut Erşan, “Çanakkale Muharebelerinde Savaş Hukuku İhlalleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 73, Mart 2009.

 

5 Ahmet Esenkaya, “Çanakkale Muharebelerinde İtilaf Devletlerinin Savaş Hukukuna Aykırı Davranışları”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı Dergisi, Sayı 4, 2006.

 

6 Korkmaz, Metin, Çanakkale Bir Destan Bir Şahlanış, İstanbul İnşa Yayınları, 2007.

 

 

 

 

 

Gizem  Özçetin
Kaleme Alan Gizem Özçetin

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde 2016-2020 tarihlerinde Tarih Bölümünü bitirmiştir. Mezun olduktan sonra tarih alanında birkaç sitede yazıları yayınlanmıştır.  

YORUMLAR

Fikirleriniz bizim için değerlidir, bizimle paylaşabilirsiniz...
Hande Gündoğan 29.02.2024 17:00:25
Centilmenler Savaşını detaylarıyla ve incelikleriyle anlatan bir çalışma olmuş. Zığındere çıkarması olarak da geçen bu savaş türk tarihinde gerçekten önemli bir yer edinmiş durumda. Bunu yazınızdan da çok net bir şekilde anlıyoruz, emeğinize ve kaleminize sağlık.

BU MAKALELERİ BEĞENEBİLİRSİNİZ