Germiyanoğulları Tarihi
Germiyanoğulları Beyliği
Germiyanoğulları, Anadolu'daki otorite boşluğundan ötürü inkişaf eden beyliklerden belki de en önemlilerindendir. Germiyan bir aşiret ismi iken sonradan bir beyliğin adı olmuştur. Germiyanoğulları’nın hangi aşirete mensup oldukları tam kesin olmamakla beraber bazı tarihçiler onların Oğuzların Afşar şubesine ait olduklarını söyler. Germiyan aşiretinin Malatya bölgesinde bulunması sebebiyle Harezm hükümdarı Celâlüddin Mengüberti ile Doğu Anadolu’ya geldiği ve daha sonra Selçuklu devleti hizmetine girdiği tahmin edilmektedir. Germiyan aşiret reisi olarak Malatya’da Alişir oğlu Muzafferüddin’i görmekteyiz. Muzafferüddin, 2. Giyasüddin emrinde Baba İshak ve Kızılbaş isyanlarını bastırmakla görevli memur idi ve bir türlü başarılı olamamıştı. Bir başka Germiyan aşiretinden olan Kerimüddin Alişir, II. İzzeddin Keykavus taraftarı olmakla itham edilen IV. Kılıçarslan ümerasından idi ve Süleyman Pervâne tarafından diğer beyler ile beraber katledilmiştir.
Germiyan aşiretinin Kütahya havalisine hangi tarihlerde geldiği kesin olarak bilinmese de bazı kitabelerde 1241 Baba İshak isyanının bastırılmasından sonra yerleştirildikleri anlaşılıyor. 1277’de Germiyanlı Alişiroğlu Hüsameddin, Cimri olayına karışmış, Cimri‘yi (Gıyasüddin Siyavüş) yakalayıp Sultana teslim etmiştir. Yine bu tarihlerde Hüsameddin, Selçuklu ve Moğol kuvvetleriyle mücadele hâlinde idi ve bu mücadele 1289 yılına dek sürmüştür. Germiyanlıların batı Selçuklu hizmetinde bulunmasının karşılığında Kütahya ve civarı ikta olarak verilmiş olduğu tahmin ediliyor. İlk başta Sâhip- Ata oğulları emrinde görülen Germiyanoğulları, bu olaylardan sonra Batı Anadolu’da en kuvvetli beylik hâline gelmeye başlamıştır. Batı Anadolu’daki Menteşe, Aydın, Saruhan ve İnanç-oğulları ilk zamanlarda Germiyanoğullarına bağlı idiler. İ.H. Uzunçarşılı, uçlara yerleştirilen bu hudut muhafızları daha sonra bir beylik kurmuş ve bulundukları bölgelerde onlara ikta verildiğini kaydeder. Bunlar arasında Karaman, Germiyan, Eşref, Hamidoğulları ve diğer beylikler bulunur.
Yakub bin Alişir
Germiyan beyliğinin kurucusu Yakub bin Alişirdir. Kerimüddin Alişir’in oğludur. Beyliğin en kuvvetli olduğu dönemdir. Beyliğin merkezi Kütahya ve civarıdır. Ankara Kızılbey Camii minberine koydurmuş olduğu minberden Selçuklu Devleti’nin büyük emirlerden biri olduğu anlaşılıyor. Yakub Bey, metbû olarak tanıdığı Selçuklu hükümdarı 3. Alaüddin Keykubad’ın 1303’te saltanattan çekilmesinden sonra ikinci defa hükümdar olan Gıyaseddin Mesud’a tâbi olmayarak yıllık vergi vermek suretiyle İlhanlı hakimiyetini tanımıştır. Karamanoğlu beyliğinden sonra en kuvvetli beylik idi. 14. Yüzyılın ilk zamanları için önemli bilgiler veren El-Ömerî, Mesâlikü’l- Ebsâr adlı eserinde Germiyanoğulları beyliği hakkında bilgi verir. El- Ömerî kitabındaki bilgileri seyyah Uryan ve Cenevizli Balaban’dan nakletmiştir.
El-Ömerî, Germiyan beyliğinin merkezinin Kütahya ve çevresi olduğunu, ülkede bataklık bulunmadığını, batı tarafındaki dağdan Büyük Menderes nehri aktığını, tacirlerin ve gazilerin burayı seyahat için kullandıklarını, şehirde büyük bir göl bulunduğunu ve halkın buradan istifade ettiklerini yazar. Ayrıca Germiyan beyinin Türk beylerinin en büyüğü olduğunu ve hepsini tahakküm altında tuttuğunu, müstahkem kalesi ve büyük bir şehir olduğunu, nüfusunun büyük olduğunu ve tarım alanlarının olduğunu yazar. Askeri yapısı için Şeyh Uryan’a göre 40.000 maaşlı askeri olduğunu ve ona göre bütün ordusunu topladığında 200 bin kişilik ordu çıkardığını nakleder. Silahları mızrak ve oktur. Askerlerinin hepsi de iyi birer savaşçı, metanetlidir. Üniformaları telkâri çelik, ipek ve benzeri şeylerden oluşur. Sürüleri ve evcil hayvanları çoktur ve atları Diyar-ı Rum’daki en iyi attır. Onların atlarına hiçbir at yetişemez.
Germiyan beyinin her yıl Konstantiniyye hâkiminden yaklaşık 100 bin dinar haraç alır. Bu haracın yanı sıra değerli eşyalar da gönderilir. Germiyan ordusu her an savaşa hazırdır. Belirli yerlerde karargâhları vardır. Ayrıca beyliğin Gümüşsaray şehrinde gümüş madeni bulunur. Buradaki gümüş başka hiçbir yerde yoktur, kalitelidir. Halkı cömert olmakla beraber haram helal nedir bilmezler. Her an halk kan dökmeye hazırdır. İşledikleri cinayetleri önemsemezler. Savaş meydanından kolay kolay kaçmazlar. Günleri dedikodu ve pineklemekle geçer. Başka zevk aldıkları bir şey yoktur.
Yakub Bey, 1305’te Ege denizine doğru hududunu genişletmek ister ve subaşı Aydınoğlu Mehmed Bey’i İzmir ve havalisine gönderir. Burada Aydınoğlu Mehmed Bey Birgi merkez olmak üzere Aydınoğlu beyliğini kurmuştur. Yine bu sıralarda Yakup Bey, Menderes Nehri kenarında Tripolis (Denizli’de bulunan antik kent) şehrini almış ve Angir’i (Kiliseköy) zapt etmiş nihayetinde ise 30 bin kişiye yakın kuvvetle Alaşehir’i kuşatmış ve şehre yiyecek ve içecek girişini yasaklamıştır. Bizans imparatoru 2. Andronik, bu Türk istilalarına karşı koymak için Katalanlardan yardım istedi. Katalanların kumandanı Roje dö Flor, yardıma gelmiş Yakup Bey’in elinden Angir’i almış ve düşmekte olan (Philadelphie) Alaşehir’e gitmiştir. Bu haberi alan Yakup Bey iki ordu arasında kalmamak için bir miktar kale muhasarasına asker bırakarak 8 bin süvari ve 12 bin kişilik ordusuyla düşmana karşı yürümüştür. Katalan kuvvetleri sayıları Germiyan kuvvetlerinden daha az idi ancak devrin harp silahlarıyla teçhizatlanmışlardı. Yapılan savaşta Yakup Bey savaşı kaybetti ve böylelikle Alaşehir muhasaradan kurtulmuş oldu. Bu ara da Kula kasabası da Katalanların eline geçmiş oldu. 1314’te Katalan kuvvetlerinin çekilmesiyle Alaşehir’e gelerek burayı vergiye bağladı. 1314 senesinde İlhanlıların genel kumandanı Emir Çoban, Anadolu beylerinin bağlılıklarını takviye için Anadolu’ya geldiği zaman onun davetine icabet edenler arasında Germiyan emirleri ve Alişiroğulları da vardı.
Mevlâna Celalüddin Rumî’nin torunu Ulu Arif Çelebi 1312-1319 yılları arasında Denizli ve Kütahya’ya gelmiştir ve Yakup Bey’i kendisine mürid yapmıştır.
Yakub Bey’in son zamanlarına doğru Anadolu beylerini ortadan kaldırmak isteyen Timurtaş, 1325’te Eşref ve Hamid oğulları beyliklerini ortadan kaldırdıktan sonra Germiyan ilini, Denizli, Alaşehir ve Menteşe illerini zapt etmek üzere o tarafa gitmiş Afyon Karahisar tarafına da emirlerinden Eretna’yı göndermişti. Karahisar beyi, Yakub beyin damadı idi ve onun himayesinde idi. Yakub bey ve Eretna arasında savaş başlamak üzere iken Timurtaş’tan gelen emir üzerine Eretna, birliklerini geri çekmişti.
Yakub Bey devrinde Osmanlılar ile münasebetler olmuştur. Germiyanlılar, Bizans şehirlerini fethediyor, diğer beylikler üzerinde himayesi bulunuyordu. Diğer taraftan Osmanlı ise aynı şekilde Bizans şehirlerini fethediyordu. Osmanlı Anadolu birliği için kendisini lider olarak görüyordu. Dolayısıyla Germiyan ile Osmanlı beyliği arası açıktı. Selçuklular, Germiyanlarla aralarının açık olduğu zamanlarda, 1299’dan evvel, Eskişehir ve İnönü’yü Osmanlı’ya vermişti. Osman Gazi 1313 yılında Leblüce (Leblebici) hisarını fethe giderken Germiyanlılardan çekinmişti ve oğlu Orhan Gazi ile Köse Mihal ve Saltuk Alp’i Karacahisar’a (İnönü) göndermiştir. Germiyanlıların teşvikiyle Çavdar Tatarlarının Orhan Gazi’nin Eskişehir’de bulunmasından istifade ederek Osmanlı topraklarına hücum ettiği, Karacahisar şehrini ve pazarını yağmaladığı bilinmektedir. Ayrıca Germiyanlılardan bir mültezim Osmanlı pazarında halktan vergi istemiş bunun üzerine mültezim şehirden uzaklaştırılmış ve iki beylik arasında savaş gerçekleşmiştir. Germiyanlıların yapılan savaşta mağlup olduğu anlaşılmaktadır.
Yakub Bey’in ölüm tarihi ve kabri kesin olarak bilinmemektedir. Ölümünün 1327’den sonra olduğu anlaşılıyor. 707 H. (1327) tarihli sikke Hân-ı Germiyan unvanlı isimsiz sikke Yakub Bey’e aittir. Yakub Bey’in halefi olan Mehmed Bey’den başka Musa adında bir oğlu bulunduğunu 763 Rebiülevvel (1363 Aralık) tarihli Eğridir’de verilmiş temliknâmeden anlaşılır.
Mehmed Bey (Çağşadan)
Yakub Bey’in oğlu ve halefidir. Mehmed Bey hakkında kaynaklarda pek bir bilgi yokur. Çağşadan lakabını Şeyh oğlu Mustafa Hurşidnâmesinde görmekteyiz. Mehmed Bey daha evvel Katalanların ellerinde bulunan Kula kasabasını tekrar Rumlardan geri almış ve aynı zamanda Simav kasabası da Bizans’tan almıştır. Mehmed Bey 1363’ten evvel vefat etmiş yerine büyük oğlu Süleyman Şah, Germiyan hükümdarı olmuştur.
Süleyman Şah
Süleyman Şah, Çağşadan Mehmed Bey’in oğludur. Hangi tarihlerde beyliğin başına geçtiği kesin olarak bilinmese de çeşitli varsayımlar bulunur. Süleyman Şah’ın ilk zamanları sessiz sakin geçerken Karamanoğlu Alaüddin Bey’in Hamid oğullarına saldırması neticesinde, Hamid oğlu Hüsameddin İlyas, Germiyan beyliğine sığınır. İlyas Bey, Süleyman Şah yardımları ile Karamanoğlu’nun aldığı yerleri geri almış bunun üzerine Süleyman Şah’la Karaman oğlu Alâüddin Bey’in arası açılmıştır.
Süleyman Şah, bir taraftan Karamanoğullarından diğer taraftan da sürekli genişleyen Osmanlılardan beyliğini muhafaza altına almak için Osmanlılar ile sıhriyet bağları kurmak gerektiğini düşünmüştür. Bu nedenle Süleyman Şah Orhan Bey’in oğlu Yıldırım Beyazıt ile kızı Devlet Hatun’u evlendirme teklifinde bulunmuştur. Sultan Murad bu teklifi kabul etmiştir. Süleyman Şah çeyiz olarak Kütahya, Tavşanlı, Simağ ve Eğrigöz taraflarını vermiştir. Ayrıca iyi cins atlar da göndermiştir. Bu evlilik Aşıkpaşazade’ye göre 1381 yılında gerçekleşmiştir. Öte taraftan Karaman oğlu Alaüddin Bey ise Osmanlılar ile evlilik bağları kurmak istemişti. I. Murat bu durumu uygun görerek kızı Hafise Sultan ile Alaüddin Bey ile evlendirmiştir. Bütün bu evliliklerden Osmanlıların bölgede hâkim güç olduğunu görüyoruz. Süleyman Şah, kızını Yıldırım Beyazıt’a verdikten sonra Kula’ya çekilmiş 1388’den evvel burada vefat etmiştir. Yaptırmış olduğu Gürhane medresesine defnedilmiş ve yerine oğlu II. Yakub Bey hükümdar olmuştur.
Süleyman Şah, ilme ve ulemaya karşı ehemmiyet gösteriyordu. Kendi zamanında Ahmedî, Şeyh oğlu Mustafa, Ahmed Dai gibi alimler ve şairler onunla beraberdiler. Şeyh oğlu Hurşidnâme’yi Süleyman Şah adına kaleme almıştır. Yine Şeyh oğlu Mustafa’ya Farsça Merzbânnâme ve Kabûsnâme’yi Türkçeye çevirtmiştir. Ahmedî, İskendernâme adlı eserini Süleyman Şah’a atfen yazmış olsa da Şah’ın vefatı üzerine esere Osmanlı tarihini de ilave ederek Yıldırım Beyazit’in oğlu Süleyman Çelebi’ye atfetmiştir. (1390)
Kütahya Ulu Camii
Yakub Çelebi
1388’de babası Süleyman Şah yerine hükümdar olmuştur. II. Yakub Bey diye tanınır. Uşak ve Şuhud taraflarında babasının sağlığında valilik yapmıştır. Yakub Bey’in hükümdarlığı kötü, karışık ve istikrarsız bir şekilde geçmiştir. 1389 Kosova Muharebesi sırasında, Osmanlı ordusuna Çandaroğulları, Saruhan, Aydın, Menteşe ve Hamid oğulları beylikleri kuvvet gönderdikleri gibi Germiyan beyliği de yardımcı kuvvet göndermiştir. Bu muharebede I. Murad’ın şehid düşmesi üzerine, Osmanlı nüfuzu altında olan Batı Anadolu beylikleri (Saruhan, Aydın, Menteşe) ile Germiyan hükümdarı II. Yakub, babasının Osmanlılara çeyiz olarak verdiği bazı şehirleri ve Kütahya’yı geri almış diğer yerleri de almaya başlamıştı. Karamanoğulları da Beyşehir kalesini almışlardı.
Rumeli’deki durumu yoluna koyan ve Sırplar ile anlaşan yeni hükümdar Yıldırım Bayezid, Anadolu’ya gelerek Saruhan, Aydın, Menteşe beyliklerini işgal ettikten sonra Kütahya tarafına gidip kayınbiraderi Yakub Çelebi’yi, veziri ve subaşı Hisar Bey ile Rumeli’de İpsala kalesine hapsettikten sonra bütün Germiyan beyliğini Osmanlılara ilhak etmiştir.Bu olayların geçtiği tarih 1390 senesidir.
II. Yakup Bey, 1390 yılından 1399 yılına kadar İpsala’da hapis hayatı geçirdikten sonra bir yolunu bulup kaleden kaçmış, kılık kıyafetini değiştirerek Şam’a gitmiş ve bu sırada Şam’da bulunan Timur’a kendisini tanıtarak ona katılmıştır. Böylelikle daha sonra Ankara muharebesine iştirak etmiştir. Ankara muhaberesi sırasında Saruhan, Aydınoğulları beyliği yanında bazı Anadolu beyleri de bulunuyordu. Muharebe vukuu bulmadan önce Timur, Beyazıt’tan Anadolu beylerinden aldığı yerleri geri vermesini istiyordu. Nihayet savaş gerçekleşti ve Beyazıt yenilmiş ve esir edilmişti. Savaş sırasında kendi beylerini Timur’un yanında gören Saruhan, Aydın ve Germiyan askerleri, Beyazıt’ın yanından ayrılarak karşı tarafa geçmişti. Yıldırım’ın askerleri dağıldığı halde kendisi harbe devam etmiştir. Bu sırada Yıldırım Beyazıd’ı görüp onu tanıyan Yakup Çelebi olmuştur.
Timur’un Ankara savaşını kazanmasının ardında Anadolu beyliklerinin memleketleri geri verilmiş ve Germiyanoğulları’nın çeyiz olarak verdiği toprakları da Yakub Çelebi geri almıştır. Yakub Çelebi 1390’da kaybettiği toprakları 12 yıl sonra tekrar kavuşmuştur. Timur bir müddet Kütahya’da kalmış, Kütahya ahalisine dokunmamış sadece kurtuluş parası almıştır. Daha sonra İzmir’i giden Timur, burayı Hıristiyanların elinden almış Foça ve Sakızı haraca bağlamıştır. Bundan sonra Timur, Anadolu’dan hareketle Semerkant’a dönmüştür. Yıldırım Beyazıt’ın cesedi tahnit edilerek oğlu Mûsa Çelebi’ye teslim edilmiştir.
Yıldırım Beyazıt’ın ölümünün ardından Osmanlı tahtında taht kavgaları başlamıştır. Bu sırada Beyazıt’ın büyük oğlu Süleyman Çelebi, Aydınoğlu Cüneyd Bey’e doğru hareket etmiştir. Bu durumdan korkan Cüneyd Bey, Konya ve Karaman’a gelerek hem Karaman’dan hem de Germiyan’dan yardım istemişti. Her iki beylikte yardımı kabul etmiş Efes’te karargâh kurmuşlardı. Bu durumu öğrenen Süleyman Çelebi, Efes’e doğru hareket etmiştir. Fakat Cüneyd Bey, müttefiklerine güvenemeyerek Süleyman Çelebi’nin yanına gitmiş ona sığınmıştır. Durumu öğrenen Germiyan ve Karaman beyleri geri çekilmiştir.
Germiyanoğlu Yakup Çelebi, Aydınoğlu Cüneyd hadisesinden sonra Osmanlılar tarafına geçmiş Çelebi Mehmed’in yanında saf tutmuştur. Böylece Karaman ve Germiyan beyliklerinin arası açılmış takriben 1410 yılında iki beylik arasında savaş gerçekleşmiştir. Ertesi yıl Karamanoğlu Mehmed Bey, Kütahya’yı zapt etmiştir. Böylece Germiyan ili Karamanoğulları eline geçmiştir. Çelebi Mehmed Rumeli’de kardeşi ile uğraşırken, Karamanoğlu Mehmed Bey, Bursa’ya kadar ilerlemiş ve şehri kuşatmıştır. (1413) Çelebi Mehmed, kardeşi Musa Çelebi’yi Rumeli’de bertaraf ettikten sonra Anadolu’ya gelmiştir. Musa Çelebi’nin naaşı Bursa’ya gelince Karamanoğlu Mehmed Bey, muhasarayı kaldırmış, Germiyanoğulları’ndan aldığı yerleri de bırakmak zorunda kalmıştır. II. Yakup Çelebi, Mehmed Çelebi sayesinde yeniden memleketin hâkimi olmuştur. Çelebi Mehmed, Karamanoğlu üzerine yürümüştür. Bu savaşta II. Yakup Çelebi, Osmanlı ordusuna erzak ve levazımât tedarik etmiştir.
II. Murat, Osmanlı tahtına geçtiği zaman, Çelebi Mehmed’in oğlu Mustafa Çelebi, Hâmid ili sancak beyliğinde bulunuyordu. Mustafa Çelebi sancak beyliği sırasında Karamanlılar Hamid ilini de ele geçirdi. Bu durumda Germiyan oğlu II. Yakup Bey, şehzâde Mustafa Çelebi’yi II. Murat’a karşı taraf tutuyordu ve böylelikle memleketini teminat altına almak istiyordu. Bunun için Karaman ve Germiyan beylerinin teşvikiyle Mustafa Çelebi harekete geçti. Burada II. Yakup Bey, askerî yardımda bulunmuş Karaman oğluna bağlı Turgutlu aşîreti Türkmenleri bu süreçte küçük Mustafa Çelebi’yi desteklemişlerdir. Bu sırada Mustafa Çelebi, Bizans imparatoru Manuel ile görüşmek için İstanbul’a gitmiş ancak imparatoru görmeden Bursa’ya dönmüştür.
Mustafa Çelebi, Bursa önlerine geldiği vakit halk sevinç gösterilerinde bulundu ise de şehrin kapılarını kapatıp onu içeri almadılar. Bunun üzerine Küçük Mustafa, İznik’e yürüdü ve kaleyi kuşattı. Bu sırada Edrene’de (Edirne) bulunan II. Murat, İznik muhafızına ve Tâceddin oğlu Şarapdâr İlyas’a mektuplar göndererek Küçük Mustafa’nın yakalanmasını istiyordu. Bu sırada Küçük Mustafa İznik’i almış hükümdarlığını ilan etmişti. İznik’te kalmayı tehlikeli gören Karaman’a bağlı Turgutlu aşireti ile Germiyan beyi askerleri İznik’ten ayrılırken kendileri ile gelmek isteyen Küçük Mustafa’yı Şarapdar İlyas şehirde tuttu. Daha sonra İznik’e gelen II. Murat şehri ele geçirmiş kardeşi Küçük Mustafa’yı öldürtmüştür.
Bundan sonra Germiyan Beyi Yakup Çelebi II. Murat ile iyi geçinmenin yollarını aramıştır. II. Murad, Aydın Menteşe beyliklerini Osmanlı’ya bağladığı halde II. Yakup Bey’e dokunmamıştır. Bu durum aralarındaki bağı göstermesi açısından önemlidir.
Yakup Bey, erkek evladı olmadığı için memleketin idaresini de kız çocuklarının oğullarına vermek istemediğinden beyliği Osmanlılara vasiyet etmiştir. Yakup Bey yaşının ilerlediği vakitlerde Edirne’ye giderek memleketini ölümünden sonra II. Murat’a tevdi etmiştir. (1428). Yakup Bey’in Edirne’ye gitmek üzere yola çıktığını öğrenen II. Murat, karşılamaya ihtimam gösterdi. Yakup Bey Bursa’ya gidince Osman Bey ve Orhan Bey’in kabirlerini ziyaret etti, fakirlere sadaka dağıttı ve sonra Edirne’nin yolunu tuttu. II. Murat beylerini ve paşalarını karşılamaya gönderdi. Böylece II. Yakup Edirne’ye gitti. Edirne’de gayet iyi ağırlandılar. Emrine şairler verildi. İlk başta kendi emrinde olup daha sonra Osmanlı himayesine giren tabip, alim ve şair Şeyhî Sinan’ı kılavuz olarak tayin edildi. Yakup Bey bütün bu ikramlardan memnun kaldığını görüyoruz.
Yakup Bey Edirne’den memleketine döndükten sonra bir müddet sonra hastalanmış ve II. Murat’a şifahî olarak vasiyet ettiği memleketi resmî bir vasiyetnâme göndererek teyit etmiştir. Yakup Bey memlekete döndükten bir yıl sonra1429’da vefat etmiş ve kendisinin yaptırmış olduğu imaret mescidinin içinde mihrabın arkasına defnedilmiştir.
Yakup Bey devrinde ilme ehemmiyet verilmiş alimler şairler Germiyan sarayında yetişmişlerdi. Şeyhoğlu Mustafa, Ahmed Daî, Ahmedî ve Şeyhî Sinan gibi şairler mevcuttu. Alim olarak Hacı Halil oğlu İshak Fakih, bu devrin vakfiyelerinde hukuku tanzim eden ve tasdik eden organın başında bulunduğunu görüyoruz. Birçok taş vakfiyeleri Yakup Bey döneminde görüyoruz ve bunlar beylik hakkında aydınlatıcı bilgiler vermektedir.
KAYNAKÇA
Kaynak Eserler
Âşık Paşazade, Osmanoğulları Tarihi, hz. K. Yavuz, Y. Saraç, Koç Kültür Sanat Yay. İstanbul, haz. Atsız, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara, 1985.
Eflâkİî, Menâkıbü’l- Ârifîn, çev. T. Yazıcı, Hürriyet Yay. İstanbul 1973 I-II.
El- Ömerî, Mesâliku’l- Ebsâr, çev. A. Batur, Selenge Yay. İstanbul 2014.
Esterâbadî, Bezm-u Rezm, çev. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara, 1990.
Dukas, Bizans Tarihi, çev. V.L Mirmiroğlu, İstanbul Enstitüsü Yay. İstanbul 1956.
İbn Battûtâ, İbn Battûtâ Seyahatnamesi, çev. A. S. Aykut, Yapı kredi Yay. İstanbul 2000 I- II.
İbn Bibi, Selçukname, haz. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara, 1996, I- II.
Nizâmüddin Şâmî, Zâfernâme, çev. N. Lugal, TTK Yay. Ankara, 1987.
Şeyhoğlu Mustafa, Hurşîd-nâme, haz. H. Ayan, Atatürk Üniversitesi Yay. Erzurum, 1974 (Hurşîdnâme Metni, Dördüncü Bölüm).
Şikâri, Karamanoğulları Tarihi, haz. M.M Koman, Konya Halkevi Yay. Konya, 1946.
Araştırma - İnceleme
Köprülü, F, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, Alfa Yay. İstanbul, 2022.
Uzunçarşılı, İ.H. Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri, TTK, Ankara, 2019.
Uzunçarşılı, İ.H. Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal, TTK, Ankara, 2014.
Varlık, M.Ç. Germiyan-oğulları Tarihi, Atatürk Üniversitesi Yay. Ankara, 1974.
Yücel, Yaşar, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar, TTK, Ankara, 1991.
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesinde 4. Sınıf öğrecisi olarak eğitimine devam etmektedir.
YORUMLAR
BU MAKALELERİ BEĞENEBİLİRSİNİZ