tarihten.org

Aydınoğulları Tarihi

Ömer Tutan Ömer Tutan 21.12.2023 0 YORUM 2398 OKUNMA
Aydınoğulları Tarihi

Aydınoğulları Beyliği’nin Kuruluşu 

 

13. yüzyılın sonlarında Anadolu’da faaliyet gösteren en kuvvetli beyliklerden biri olan Germiyan Beyliği’nin batıya doğru fethe girişmesiyle Aydınoğulları da tarih sahnesine çıkmış bulunuyordu. Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu Aydın oğlu Mehmet Bey’in Germiyanî Alişîr oğlu Yakub Bey'e tâbi bir subaşı olduğu bilinmektedir.

 

Germiyanoğulları emrindeki kumandanlar Karesi, Saruhan ve Aydın havalisinde fethe girişmeden önce Menteşe Beyliği eski Karia ile, Büyük Menderes boylarından bir kısmını işgal etmekte idi. 1280- 1282 tarihlerinde Aydın ve Sultan Hisar gibi tahkimli şehirler zapt etmiş bulunan Emir Menteşe’nin ölümünden sonra damadı Sasa Bey, Aydınoğlu Mehmed Bey ile Aydın İlinin fethini tamamladıkları, daha sonra aralarında çıkan anlaşmazlık sonucu Mehmed Bey Sasa Bey’i bertaraf ettiği görülür.

 

Düstûrnâme’de Aydın iline ilk önce Sasa Bey’in geldiğini; Birgi’yi ilk olarak fethettiğini, Sasa Bey’in Aydınoğlu Mehmed Bey’e ziyafet verdiğini ve Mehmed Bey’in Ayasuluk ve civarını almış olduğunu görüyoruz. Daha sonra Sasa Bey ile Mehmed Bey arasında düşmanlık ortaya çıkar. Sasa Bey bu savaşta öldürülür. Bu olaydan sonra Aydın ilinin tamamıyla Aydınoğulları’na geçtiğini söyleyebiliriz. Aydınoğulları Beyliği’nin başlangıç tarihini M.H. Yınanç 1310 olarak kabul etmiştir. Ancak bu konuda ihtilaf bulunduğunu beyan eden H. Akın, Mehmed Bey’in Sasa Bey’i yendikten sonra Aydın iline hâkim olduğu tarihi 1307-1308 olarak tesbit etmektedir.

 

Aydınoğulları Beyliği 

 

Gazî Mehmed Bey Dönemi (1308-1334)

 

Aydın ilinin fethi üzerine Aydınoğulları’nın en büyüğü olan Gazî Mehmed Bey memleketi idareye başlamıştır. Beyliğin merkezi Birgi şehri idi. Mehmed Bey’in lâkabı ‘Mübâriz-üd- din’ ve ‘Sultân’ül-Guzzât’ olduğu kaynaklarda görülmektedir. Gazî Mehmed Bey 1310’da müslüman İzmir’ini, daha sonra Ayasuluk, Tire, Sultan Hisarı, Bodemya ve 1326’da gâvur İzmir’i almıştır. Aydınoğlu Mehmed Bey fethettikleri bu bölgeleri oğullarına taksim etmiştir. Büyük oğlu Hızır Şâh’a Ayasuluk’u ve Sultan Hisarı’nı, Umur Paşa’ya İzmir’i, İbrahim Bahadır Bey’e Bodemya’yı, Süleyman Şâh’a Tire’yi vermiş en küçük oğlu İsâ Bey’i de Birgi’de kendisinin yanında kalmıştır.

Aydınoğlu Mehmed Bey’in döneminde Umur Bey’in faaliyetleri önemlidir. Umur Bey Batılı tarihçiler tarafından ‘Morbassen’ adıyla isimlendirilmekte; yerel kaynaklarda ise Bahaeddin Umur Paşa olarak bilinmektedir. Onun henüz 18 yaşında iken 1327/28 yılında gazaya başladığı Düstûrnâme’de geçmektedir. Umur Bey’in İlhanlı Valisi Timurtaş Bey ile konuşması onun zekasına, kudretine örnek gösterilebilir. Konuşmanın özeti şöyledir:

Timurtaş Bey, Aydınoğulları’ndan mal ve haraç istedi. Umur Bey ve erkânı Timurtaş’ın yanına gittiler. Timurtaş Bey, Umur Bey’e neden haraç getirmedin der. Umur Bey’de siz müslüman biz müslüman, bizden ne diye haraç istersiniz der. Bu söz Timurtaş Bey’in hoşuna gider ve onlara gazalarına devam etmelerini söyler. 

 

Umur Bey’in ilk gazası İzmir üzerine olmuştur. Umur Bey yanında Lalası Ahad subaşı, veziri makamında Peşrev Beyoğlu Yusuf Bey, emir Dündar Bey, Hace Selman ve İlyas Bey bulunuyordu. Umur Bey 1000 kişilik kuvvetle Latinlerin elinde bulunan kıyı kesimini muhasara altına aldı. Kale önlerinde yapılan bir savaşta Umur Bey’in galip geldiği ve kaçanların yeniden kaleye sığındığı bilgisi vardır. 2,5 yıl süren muhasaradan ve muharebeden sonra, kalenin Cenovalı yöneticisi Martin Zaccaria, kıyıdaki bu kaleyi Umur Bey’e teslim ederek 1329’da Sakız Adası’na gitmek zorunda kalmıştır. Bu müstahkem kalenin ele geçirilişi Umur Bey’in adını duyuran ilk olay oldu. Umur Bey, Gazî unvanını İzmir’in fethiyle almış olabilir. Ayrıca Düstûrnâme’de kadırga yaptırdığı yazar ve adını da Gazî koyar.  Umur Bey İzmir’de tam kontrolü sağladıktan sonra ertesi yıl denize yönelik akınlarına başladı. Böylece ilk deniz akınını kardeşi İbrahim Bey ile 1329 yaz aylarında Bozcaada üzerine yapmıştır. Kendisine ait kadırga ve yedi küçük gemiden oluşan filosuyla Bozcaada önlerinde beş kalyonla iki gün boyunca çarpışmıştır. Rum imparatoruna ait olan bu adayı yağma ederek geri dönmüştür. (1328-29) Bunu ardında onun ikinci seferi Sakız Adası olmuştur. İzmir’den çıkan Martin Zaccaria Sakız’a gitmiş Bizans imparatoru Andronikos III. ,  hem bu mağlubiyetin öcünü almak hem de Zaccaria’i hesap sormak için İstanbul’dan çıkmıştır. İzmir’e çıkmaktan çekinen imparator, Sakız’a gitmiş komutanı esir alarak yerine Presto adli bir vali bırakmıştı. Bunu duyan Umur Bey, kadırga, kayık ve iğribardan müteşekkil 28 gemilik bir filo oluşturdu. Hızır Bey’de ek olarak 22 gemi verdi. Umur Bey 50 gemiyle birlikte Sakız Adası’na çıkartma düzenledi. Ahad Subaşı’ya 3000 asker vererek karaya çıkarttı. Kaleyi ele geçiremese de pek çok esir ve ganimetle İzmir’e döndü. Bundan sonra Gazî Umur Bey’in komşu beyliklerle birleşerek Gelibolu seferine çıktığı bilinmektedir ki bu seferden babası Mehmed Bey’in rızası yoktu. Bu seferde Lazgöl hisarını yağmaladı, esir ve ganimetle İzmir’e döndü.[13] Umur Bey İzmir’e döndüğünde babasının yanına gidip bağlılığını bildirdi ve Birgi’de birkaç gün kaldıktan sonra İzmir’e dönmüştür. Burada yeni kadırgalar inşasına başladı ve büyük yelkenli gemilerle baş edebilecek kadırgalar yaptırdı. 100 gemiyi Ahad Subaşı’ya 150 gemi de kendi idaresinde olmak üzere 1332 yılında Ege Denizi’ne açılır.

Hedefi Yunan anakarası idi. İpsara, İşkiros ve İşkopelos adalarını aldı. Tuzla ve Mondorica iline çıktı, kaleyi kuşattı. Daha sonra kale hâkimleriyle anlaşarak muhasarayı kaldırdı. Tekrar denize açıldı. Eğriboz’a çıktı ve buranın 1331’den beri “bailo”su olan Messire Piyer’in kuvvetleriyle savaştı. Ardından onun yönlendirmesiyle Monevesya’ya ilerledi. Burayı da aldı ve iki şehri de haraçgüzâr yaparak İzmir’e döndü. İzmir’de babası ve kardeşleri tarafından karşılanmış, aile efradı ona tebriklerini bildirmiştir. Gazî Umur Bey onlarla Birgi’ye gitmiş, daha sonra tekrar İzmir’e gelerek seferlere hazırlık yapmıştır. Bu sefer Mora Yarımadası’na doğru olmuştur. 170 gemiyle denize açılan Umur Bey’in yanında kardeşi İbrahim Bey’le, Ahad ve İlyas Beyler ’in de bulunduğu seferde hedef Mora idi. Mora’ya çıkıp burayı yağmaladıktan sonra Kuluri Adası da aynı akıbete uğrayacaktı. Bu seferden pek çok ganimet ve esirle İzmir’ dönmüş babası Mehmed Bey tarafından İzmir’de karşılanmıştır. Bundan sonra hep birlikte Birgi’ye gidilmiş daha sonra Umur Bey’in Bizans, Rodos ve Kıbrıs donanmalarının İzmir’e kuvvet çıkarmaya başladığını haberini almış İzmir’e döndüğü sırada düşmanların perişan vaziyette bulunduğu yazılır. Gazi Umur Bey babasının daveti üzerine tekrar Birgi’ye gider. Babasıyla beraber tertip eyledikleri bir avda Mehmed Bey suya düşer, hastalanır ve ölür. (1334)[17]

İbn Battûtâ, Seyahatnâmesi’nde Aydınoğlu Mehmed Beyden bahseder. Mehmed Bey’in cömertliğinden, asaletinden erdemli oluşundan bahseder. Mehmed Bey, Battûtâ’yı saraya davet eder. Sarayda boylu poslu yakışıklı delikanlılar görür ve bunları müderrise sorar. Müderris de bunların Rum delikanlıları olduğunu söyler. Sarayın içinde havuz gördüğünü, havuzda ağzından su akan aslan heykelleri gördüğünü; salonun çevresinin üzerleri kumaş döşeli sedirlerle kaplı olduğunu yazar. Bu durum Aydınoğulları’nın zenginliğini göstermektedir.

 

Seyahatnâme’de Mehmed Bey’in ilim adamlarına karşı durumu, onların hizmetine verdiği hizmetlileri ve müderrisin altın işlemeli elbiseler içinde gezdiğini görmekteyiz. Bu vesileyle Mehmed Bey’in ilme verdiği önem ortaya çıkmaktadır.

El- Ömerî, Mesâliku’l- Ebsarı’nda, Aydınoğlu’nun altmış kasabasının olduğunu, kalelerinin sayısının 300 veya daha fazla olduğunu, ordusu yaklaşık 70 bin atlı savaşçıdan mürekkep olduğunu, hepsinin de kılıç ve kargı kullanmakta usta olduğunu; Frenklerle ve diğer kâfir halklarla çok önemli savaşları olduğunu ve parlak zaferleri olduğunu söyler.

 

Böylelikle Aydınoğulları’nın Mehmed Bey devrinde fetihlerle kuvvetlenen bir teşkilat olduğunu görüyoruz.

 

 

Gazî Umur Bey Devri (1334-1348)

 

Mehmed Bey’in ölümünden sonra Ulubey’lik makamına kardeşlerinin ve amcalarının ısrarı üzerine oturur. Düstûrnâmede tahtı önce kabul etmek istemediğini, Hızır Bey varken kendisinin tahta geçemeyeceğini bildirir. Umur Bey üç gün tahta oturduktan sonra İzmir’e dönmüştür. İzmir’ dönüşünde Haçlılar 17 Eylül 1334 tarihinde birleşerek İzmir’e çıkarma yapmıştır. Batılı kaynaklara göre bu savaşın Türkleri hezimete uğrattığını yazsada, Düstûrnâme’de Hıristiyanların muvaffak olamadıklarını yazar. Bu kez Saruhanoğlu Süleyman Bey ile ortak hareket ederek 276 gemiyle Monevesya’ya geldi. Burayı hâkimiyet altına aldıktan sonra İşpen kalesine, oradan da Mora’ya çıkarak merkezi olan Mister şehri de alınarak pek çok esir ve ganimetlerle birlikte İzmir’e döndü. (1334-35) Bundan sonra Umur Bey Bizans’ın elinde bulunan tek müstahkem kale olan Alaşehir’i kuşattı.  Bu zorlu savaşta üç kez yaralandı. Kale kumandanının aman dilemesi üzerine burası haraçgüzâr hâle getirildi ve İzmir’e döndü. (1335) Bu olaydan sonra Bizans ile ittifaklar başlar. İmparator Andronikos III.  hem Alaşehir’in hâline çare aramak hem de Midilli Adası’nı ele geçiren Foça Valisi Dominico Cattaneo cezalandırmak için İstanbul’dan hareket etmiş Midilli’ye asker sevk etmiş ve kendisi de Foça’yı kuşatmıştı.(1336). Andronikos bu vesileyle Umur ve Saruhan Bey ile iş birliği yapmak istiyordu. İmparator’un yakın adamı Kantakuzenos, Umur Bey ile konuşarak ona Sakız’ın haraç gelirlerini tahsis ettiği, Umur Bey’de Alaşehir üzerindeki haracı kaldırdığını görmekteyiz. Bu durumdan sonra Umur Bey ile Kantakuzenos arasında sıkı bir dostluk meydana gelir. Hatta Bizans’a karşı yapılan Arnavut isyanı Umur Bey’in yardımıyla bastırılmıştır. 

Umur Bey’in Atina Katalan dükünün Latinlere karşı yardım talebini olumlu karşılayıp harekete geçtiği, Atina’ya geldiği bilinmektedir. Adalar ve Yunanistan seferini 1338 ve 1339 yıllarında olduğu tahmin edilmektedir.  Bu sefer dönüşünde Andros, Sifnos, İşkinos, Nakşa ve Para adalarını vuran Umur Bey, Eğriboz’a çıkmış oradan Bizans İmparatorunun da isteği ile asi Arnavutların üzerine yürüyerek bazı kaleleri kuşatmış, oradan da İstefe’ye gelmiş etrafı yağmalayarak İşkiros adasına ulaşmış, burada fırtına yüzünden gemileri zarar görerek müttefiklerin yardımına muhtaç kalmıştır ve sonrasında İzmir’e dönmüştür. Umur Bey’in yeniden Mora seferine çıktığı belirtilir. Andronikos III. asi Arnavutlar üzerine yaptığı seferde Umur Bey’de iştirak etmiş, Kuzey Epir’deki asiler temizlenmiş, Berat ve Karina’yı Arnavutların elinden kurtarmışlardır. Umur Bey’in Mora’da gemilerini Korint Körfezi’nde (Germe)karadan çektiği, oradan İstanbul önlerine geldiği ve müttefiki olan imparator tarafından iyi karşılandığı, ardından Karadeniz’e açılarak Kili’ye ulaştığı etrafı yağmaladıktan sonra 4 günde zorlukla Germe’ye geldiği oradan da gemileri karadan çekip esirleri ve mallarıyla İzmir’e hareket ettiği belirtilir.  Epir ve Tuna seferleriyle ve gemilerin karadan çekilmesiyle ilgili tartışmalar mevcuttur.

Ayrıca Pîrî Reis’in Kitab-ı Bahriyesin ’de gemilerin karadan çekildiğine dair bilgiler mevcuttur.

 

Bu sıralarda Bizans İmparatoru Andronikos III. ölmüştü. (1341) Kantakuzenos, Ioannes’in vasisi olarak güçlü bir konuma gelişiyle, Umur Bey Bizans İmparatoru için önemli bir müttefik oldu. Nitekim Kantakuzenos kendisine karşı ittifak Saruhan, Osmanoğlu Orhan ve Karesioğlu Yahşi Beyler ile anlaştığı gibi onlara yardım için etmek için 250 gemiyle Trakya sahillerine çıkan Umur Bey’i kendi yanına çekmeyi başardı. Fakat daha sonra rakipleri karşısında zor duruma düşen Kantakuzenos imparatorluk mücadelesinde zor durumda kaldığı için Umur Bey’den yardım istedi. Umur Bey 1342 yılı sonlarında 20.000 ‘e yakın kuvvetle ve 380 kadar gemiyle Meriç ağzına geldi. Umur Bey gelmeden önce müttefiki Sırp Beyi’ne sığındı. Görüşme gerçekleşmedi fakat Dimetoka’ya giderek Kantakuzenos’un eşiyle görüştü; bir miktar kuvvet bırakarak ve geri geleceğini söyleyerek İzmir’e geri döndü. Umur Bey’in şöhreti ve fetih sahası yayılırken Latinler Papa’ya başvurarak yeni bir Haçlı ordusu toplanmış, Umur Bey’in Rumeli’den dönmesinden sonra müttefik ordusu İzmir üzerine yürümüştür. Kıbrıs, Venedik, Cenova ve Rodos ordusu Umur Bey’i mağlup etmiş 1344 tarihinde müttefik ordusu sahil İzmir’i almıştır. Fakat sahilde Umur Bey’in taarruzlarına dayanamayan müttefik ordusunun ileri gelenleri öldürülmüş bu durum onları olumsuz şekilde etkilemiştir. Ancak Hıristiyanlar kalede tutunmayı başarabilmişlerdir. Latinler kışı geçirmek için Eğrinboz’a giden Patrik Henri’den yardım talebinde bulundu. Henri İzmir’e döndü ve kaleye zorlukla girebildi. Sonra yukarı İzmir’e yapılan bir hücumu da Umur Bey tarafından başarısızlığa uğratıldı. (17 Ocak 1345) Umur Bey ile Saruhan ve Karesi ittifak kurarak 1345 Haziran’da Gelibolu’dan Rumeli yakasına geçtiler. Dimetoka, Gümülcine, Selanik taraflarında faaliyet gösterdiler. Bulgaristan üzerine yürüyerek bölgeyi yağmaladılar. Ardından Umur Bey, Kantakuzenos ile birlikte Makedonya’dan Meriç’e kadar olan kesime hâkim olup müttefiklerine ihanet eden Momçila üzerine yürüdü. Momçila öldürüldü. Müttefikler Ferecik’i kuşatırken Apokoukos’un öldürüldüğü haberi geldi. (11 Haziran 1345) Bunu fırsat olarak gören Umur Bey ve Süleyman Bey İstanbul’a yürünmesini teklif ettiler. Ancak Kantakuzenos’un adamları yeterli bilgiye sahip olmadıklarını söyleyerek vazgeçtiler. Dönüş yolunda Süleyman Bey vefat etti.  Bunu üzerine Umur Bey İzmir’ döndü. Bu onun son seferi oldu; bundan sonra Umur Bey kendi topraklarını korumak ve sahil İzmir’i almak ile mücadele etti. Bu sırada hem buradaki Latinlere yardım etmek hem de Türklerin Ege adalarına yönelik faaliyetlerini önlemek için Papa yeni bir Haçlı seferi çağrısı yapmış, Dük Dauphin Humbert’in kumandasında 26 kadırgadan oluşan donanma ile İzmir’e çıktı. (1346 Haziran) Bu savaşta her iki tarafta bir sonuç elde edemedi. Humbert başarı kazanamayınca Rodos’a döndü. Bu arada Umur Bey bir kısım askerlerini Saruhanoğulları ile yine Rumeli’ye göndermişti. Düstûrname’de Umur Bey’in aşağı İzmir’in Latinleri sürekli baskıda tuttuğu, sonra Birgi’ye gidip babasının türbesini ziyaret ettiği, oradan ağabeyi Hızır’ı görmeye Ayasuluk’a gitti. Sonra Latinlerle çarpışırken şehit olduğunu biliyoruz. Kaleye tırmanırken kafasından vurularak hayatını kaybetti. (1348 Mart) Onun ölümü üzerine muhasara kaldırıldı ve naaşı babasının yanında defnedildi. 21 yıl gazada bulunmuş, 26 sefere çıkmış ve 39 yaşında vefat etmiştir.

Onun Hundi Melek, Azize Melek ve Gürci Melek adında üç kızı bulunduğu bilinmektedir. Denizcilik üzerine faaliyetleri daha sonra Osmanlı’yı etkilemiş, denizcilik alanında bir kapı açmıştır. Yine Balkanlar üzerine fetihleri Osmanlıları etkilemiş olabilir. Umur Bey’in cami, medrese gibi birçok vakıfları bulunduğunu biliyoruz. Aydınoğulları’nın Aydın ilini fetihlerinden sonra Hıristiyan unsurların tamamen ortadan kalkmadığı, bazı şehirlerinde kilise bulunduğu bilgisi bulunmaktadır.

 

Sonuç olarak Umur Bey deniz aşırı faaliyetleri sebebiyle beyliğin ekonomik, askeri, fikrî durumunun iyi olduğu görülmektedir. Ayrıca Latinlerle yapılan ticaretler Aydınoğulları’nın gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.

 

 

Hızır Bey Devri (1348-1360)

 

Umur Bey’in İzmir’de vefatı üzerine Ayasuluk emiri Hızır Bey başa geçti. Ancak o, Umur Bey gibi idarede maharetli olmadığı için Hıristiyanlara karşı mukavemet gösteremedi ve kuşatma kaldırıldı ve ağır bir muahede imzalamak zorunda kaldı. (18 Ağustos 1348) 

 

Ayasuluk Bey’i Hızır Çelebi ile müttefik temsilcileri arasında yapılan muahedenin önemli kısımları ve özeti:

Aydınoğulları’nın aldığı gümrük vergilerinin yarısı müttefiklere bırakılacak.  Bütün donanma silahsızlandırılacak ve karaya çekilecektir. Hıristiyan gemileri beylik iskelelerinde serbestçe girip ticaret yapabilecek ve denizlerdeki korsan faaliyetleri engellenecektir. Müttefiklerin düşmanlarıyla anlaşma yapılmayacak, gerektiği yerde asker göndereceklerdir. Beyliğin hükmettiği yerlerde Hıristiyan unsurlara iyi davranılacaktır. Hıristiyanlar da Türklere hiçbir zarar vermeyecektir. Konsolosluklar kurulacaktır. 

 

20 maddeden oluşan bu anlaşmayı Papa tasdik etmiştir. Her iki taraf da mümkün mertebe anlaşma şartlarına riayete etmişler ancak Hızır Bey zaman zaman şartlara uymadığı görülmüştür.

Daha sonra Aydın ilinin Osmanoğulları üzerine geçmesini takip eden yıllarda Yıldırım Beyazıt tarafından Venediklilere verilen üç ferman ile anlaşmalar teyit edilmiştir.

Hızır Bey hakkında pek fazla bir bilgi yoktur. Hatta ölüm tarihi bile belli değildir.


 

İsa Bey Devri (1360-1390)

 

İsa Bey’in ne zaman tahta çıktığını kesin olarak bilemiyoruz. 1360 yılında başa geçtiği tahmin ediliyor. Mısır Sultanı İsa Bey devrinde Anadolu Beylikleri ’ne çağrıda bulunur. Kıbrıs kralı’nın İskenderiye’yi zapt etmesi üzerine Sultan yardım çağrısında bulunur. Sultan çağrısında Hıristiyanlarla iş birliği yapmamalarını, Kıbrıs ve Rodoslularla ticaretlerini sonlandırmalarını istemiştir.  Öbür taraftan Macarların kralı Ludwig’in Osmanlıların balkanlardaki ilerleyişini tertip eylemek istedi ve Venediklere başvurdu. Ancak Venedik’in anlaşma şartlarını göz önünde bulundurarak bu ittifaka girmeyeceğini bildirdi. Ayırıca Murad I. Kosova Savaşı’nda Osmanlılara yardım ettiği görülmektedir. Murad bu savaşta şehid düşmüş yerine Bayezıt geçmiştir. Rumeli’deki durumu düzelttikten sonra Bursa’ya gelip hazırlık yaptıktan sonra Alaşehir’e yürüdü. Bu şehir Aydınoğulları himayesinde Bizans şehri idi. Beyazıt bu şehri aldı ve İsa Bey kendisine tâbi oldu. Başkenti Tire’ye taşıdı. İsa Bey’in kızı Hafsa Hatun, Beyazıt ile evlenmiştir. İsa Bey’in ölüm tarihi belli değildir; Ankara Savaşı’ndan (1402) önce vefat ettiği tahmin ediliyor.

 

İsa Bey’den sonra kısa bir II. Umur Bey dönemi vardır. Musa Bey’in 1403’te ölümü üzerine kardeşi Umur Bey Aydın iline hâkim oldu. Umur Bey hâkim olunca İbrahim Bahadır Bey’in oğlu Cüneyd Bey ona karşı harekete geçti. Cüneyd Bey Osmanlılardan yardım istedi ve onlardan para aldı. Umur Bey akrabası Menteşeoğlu İlyas Bey’den yardım istedi. Onunla Selçuk’u kuşattı. Selçuk’ta Cüneyd Bey’in kardeşi Kara Hasan Subaşı bulunuyordu. Kara Hasan Subaşı bir süre onlarla mukavemet etse de Umur Bey şehri ateşe verdi ve Kara Hasan Subaşı teslim oldu. Menteşe oğlu İlyas Bey, Subaşı’yı esir alıp memleketine götürdü ve onu Marmaris’te hapse attı. Böylece Umur Bey memleketine sahip oldu. Bundan sonra Cüneyd Bey kadırgasıyla beraber Kara Subaşı’yı hapisten kurtarıp İzmir’e getirdi. Kış basınca Selçuk’a yürüdü. Umur Bey kaleye çekilse de daha fazla dayanamadı ve teslim oldu. Cüneyd Bey Osmanlılarla tüm bağlantısını kesti. II. Umur Bey 1405 yılında vefat etti ve Birgi’de babasının yanında gömüldü.

 

 

Cüneyd Bey Devri (1402-1425)

 

Cüneyd Bey İbrahim Bahadır Bey’in oğludur. Umur Bey’den sonra Ayasuluk’a yerleşti. Bu sırada Osmanlı parçalanmış, varisler arasında taht mücadeleleri yaşanıyordu. Emir Süleyman Anadolu ve Rumeli topraklarına hâkimdi. Cüneyd Bey bu durumdan faydalanarak kendisine sığınan İsa Çelebi’ye destek vererek Saruhan ve Menteşe beyleriyle birleşse de Çelebi Mehmed karşısında başarılı olamadı. Cüneyd Bey ise Çelebi Mehmed’e tâbi olarak kaldı. Emir Süleyman, Edirne’den Aydın iline geldi. Cüneyd Bey, emir Süleyman’ a karşı Germiyan ve Karaman hükümdarlarıyla birleşse de 20 bin kişilik kuvvetle yürüyen emir Süleyman Cüneyd Bey’in kendisine cephe aldığını öğrendi. Cüneyd Bey ise müttefiklerine güvenmeyip kendisini yakalayıp Emir Süleyman’a teslim edeceğini düşündü. Bundan dolayı Süleyman’ a teslim olup affını istedi. Süleyman Çelebi’de onu affetti.

 

Süleyman Çelebi bir süre burada kaldıktan sonra kardeşi Musa Çelebi’nin Rumeli’ye çıktığını öğrendi. Bundan dolayı Cüneyd Beyle birlikte Rumeli’ye geçti ve Cüneyd Bey’i Ohri sancağına atadı. Süleyman Çelebi Ayasuluk’a  başka bir vali atadı. Musa Çelebi Süleyman’ı yenmiş Osmanlı taht adaylarından iki kişi mücadele etmeye başladı. Cüneyd Bey’de Ohri’den kaçarak İzmir’e geldi. Kuvvet toplayıp Süleyman’ın atadığı valiyi öldürdü ve yeniden hâkim oldu. Çelebi Mehmed Musa Çelebi’yi ortadan kaldırdıktan sonra Osmanlı ülkesini tek yönetim altında topladı. Çelebi Mehmed, Bergamaya’ya gelerek ona sahip olduğu yerleri terk etmesini söyledi. Cüneyd Bey kaleleri tahkim ederek savaşa hazırlık yaptı. Çelebi Mehmed İzmir’i kuşattı. 10 gün süren kuşatmadan sonra Cüneyd Bey’in ailesini teslim aldı. Annesinin ricası üzerine Cüneyd Beyi, Çelebi Mehmed tarafından affedildi. Çelebi Mehmed Aydın ilini İslamiyet’i kabul eden Bulgar kralı Susmanos’un oğluna verdi ve daha sonra Cüneyd ile Rumeli’ye gitti ve Çelebi Mehmed ona Niğbolu sancağını verdi. (1413) Fakat Beyazıt’ın oğlu Mustafa Çelebi ayaklanınca Cüneyd Bey kaçarak Mustafa Çelebi’ye katıldı. Çelebi Mehmed bunları yenilgiye uğrattı ve Mustafa Çelebi ve Cüneyd Bey Selanik kalesine kaçtılar. Çelebi Mehmed onların teslimini istediyse de imparator kabul etmedi. Çelebi Mehmed 300 bin akçe ödemeyi kabul etti ancak Çelebi Mehmed ölümünden sonra imparator önemli toprakların bırakılması şartıyla onları serbest bıraktı. Cüneyd Bey Aydın iline Ayasuluk Bey’i Aydınoğlu Mustafa ile savaşarak onu öldürdü. Murad II. Cüneyd Bey’e haber göndererek aralarındaki anlaşma gereği oğlunu göndermesini söyledi. Cüneyd Bey bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Cüneyd’in öldürdüğü Beyazıt Paşa’nın eniştesi, Rum asıllı Halil’i gönderdi. Cüneyd Akhisar yörelerinde onunla savaştı. Cüneyd’in oğlu Hasan Halil’in merkez hattına saldırdı ancak sonuçsuz kaldı ve yakalandı. Cüneyd Bey İzmir’e kaçtı ve oradan da İpsili kalesine çekildi. Hasan Gelibolu’ya gönderilerek hapsedildi. Sultan Ayın ilini Halil’e verdi ve Cüneyd’in yakalanmasını emretti. Oluşturulan kuvvetlerin başında Beyazıt’ın kardeşi Hamza’yı atadı.  Cüneyd Bey Karamanoğullarından yardım istedi ancak onlar sadece bir miktar para ve beşyüz atlı verdi. Cüneyd Bey kara yoluyla Denizli ve Sard yoluyla İpsili’ye  geld i ve kaleyi kuşatan Osmanlıları bir hayli yıprattı.  Hamza Bey kalenin kara yoluyla alınamayacağını düşünerek Cenevizlilerden yardım istedi. Mukavemet gösteremeyeceğini anlayan Cüneyd Bey, Hamza’ya haber göndererek kendisinin öldürülmeyip sultana götürülmesini istedi. Teklifi kabul edildi ve teslim oldu. Gece çadırında uyurken başları kesildi ve aile efradı da öldürüldü. Böylelikle Aydınoğulları tarihe karıştı.


 

Aydınoğulları Mimarî Eserleri

 

Aydınoğulları’ndan günümüze ulaşan erken dönem eser Birgi Ulucami’dir Anadolu Selçuklu mimarisine benzeyen bu yapı 1312-1313 tarihinde Aydınoğlu Mehmed Bey tarafından beyliğin merkezi Birgi’de yapılmıştır. Mihraba dikey kemerlerle beş nefe bölümlenen kare planı yapı mihrap önünde pandantifli bir kubbe örtülüdür. Toplamda 15 destekten oluşur. Bu cami külliyenin bir parçasıdır. Cami, medrese ve türbeden oluşan bu yapılan batı cephesinde Aydınoğlu Mehmed Bey’in türbesi bulunmaktadır. Mehmed Bey’in türbesi ise günümüze kadar ulaşmış yapısını korumuştur.

 

                                         

 

Bir diğer eser ise İsa Bey Camisidir. Ayasuluk’a hâkim tepenin batı yamacında, Artemis Tapınağı’nın kuzeyinde, Saint Jean Kilisesi’nin doğusunda kalır. 1374’te İsa Bey tarafından mimar Ali ibn Müseymeş el Dımışkı’ye yaptırılmıştır. Yapıda mihrap duvarına paralel düz ahşap çatılı iki uzun nef, ortada arka arkaya iki kubbeyle kesilmiştir. Önünde düz ahşap çatılı revaklar ve ortada sekizgen havuzuyla revaklı avlu, doğu ve batı taçkapılarının bitişiğinde birer minare vardır. Dar ve uzun bir dikdörtgenden oluşan batı taçkapı, cami ile avluyu ayıran sınırda mermer ve renkli kaplamalarıyla dikkat çeker. 19.yüzyılda cami, kervansaraya dönüştürelerek mihrap yerine bir kapı açılır. 

Bir diğer eser Hafsa Hatun Camisidir. Bu cami Duatepe mahallesindedir. Bu İsa Bey’in kızı Hafsa Hatun yaptırdığı için onun ismiyle anılır. Dere Mahallesinde 1338 tarihli Çanakçı Mescidi bulunur. Eğimli bir arazi üzerine kurulmuş ve eğime uygun olarak duvarla çevrelenmiştir. Böylelikle cami avlusunda düz bir alan elde edilmiştir.  Pandatifli kubbenin örttüğü kare planlı ana mekâna batıdan son cemaat yerinin birleştiği kalan duvar izlerinden anlaşılmaktadır. 14.yüzyıl tipik beylikler mimarisidir. Yine 1338 tarihli Tabakhane Mescidi bulunmaktadır. 

 

Tire Ulu Cami bir diğer eselerdendir. Yine eğimli bir arazi üzerine inşa edilen bir yapı görüyoruz. Kare planlı, mihraba dikey beş nefli bir yapıdır. Destekler dikdörtgen kesitli kalın payelerden oluşur ve mihrap önünde kubbe yoktur. Üst örtü çift eğimli sivri bir çatısı vardır. Halk inanışında kiliseden camiye çevrildiği bilgisi vardır. Aydınoğlu Cüneyd Bey tarafından yapılmış olup bilgisi kitabesinde yazmaktadır. Yine Cüneyd Bey’in kardeşi Kara Hasan Bey tarafından 1384’te Kara Hasan Bey Cami yapılmıştır. Aydınoğulları döneminde yapıldığı bilinen bir dinsel yapı da 1358’te tarihlene Gürcü Melek Camisidir. Gürcü Melek Gazî Umur Bey’in kızıdır. Beyliğin adını aldığı Aydın ilinde sadece tek bir eser günümüze kalmıştır. O da Alihan Baba türbesidir. Moloz taşla yapılmış ve duvarlarında yer yer tuğla kullanılmıştır. Kare planlı, sekizgen kasnaklı ve üstü bir kubbeyle örtülmüştür ancak günümüzde yıkık durumdadır.

 

 

 

Kaynakça

 

Kaynak Eserler

 

1. Eflâkİî, Menâkıbü’l- Ârifîn, çev. T. Yazıcı, Hürriyet Yay. İstanbul 1973 I-II.

2. Enverî, Düsturnâme, nşr. M.H. Yınanç, Evkaf Yay. İstanbul 1929.

3. El- Ömerî, Mesâliku’l- Ebsâr, çev. A. Batur, Selenge Yay. İstanbul 2014.

4. Dukas, Bizans Tarihi, çev. V.L Mirmiroğlu, İstanbul Enstitüsü Yay. İstanbul 1956

5. İbn Battûtâ, İbn Battûtâ Seyahatnamesi, çev. A. S. Aykut, Yapı kredi Yay. İstanbul 2000 I- II.

6. Pirî Reis, Kitâb-ı Bahriyye, haz. Y. Senemoğlu, Tercüman Gazetesi Yay. İstanbul 1973 I- II.

 

Araştırma- İnceleme Kitapları

 

7. Akın, Himmet, Aydın Oğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, DTCF Yay. İstanbul 1946.

8. Emecen, F., İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, Timaş Yay. İstanbul 2012.

9. Uluslarası Batı Anadolu Beylikleri Tarih, Kültür ve Medeniyet Sempozyumu-I Aydınoğulları Tarihi, haz. Mehmet Ersan, Mehmet Şeker, Cüneyd Kanat, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2013.

10. Sevim Ali, Yücel Yaşar, Türkiye Tarihi: Fetih, Selçuklu ve Beylikler Dönemi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1989

Ansiklopedi Maddeleri

11. ERDOĞAN MERÇİL, "AYDINOĞULLARI", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/aydinogullari (8.12.2023).

12. MAHMUT H. ŞAKİROĞLU, "BALYOS", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/balyos (12.12.2023).

 

 

Makaleler 


13. KAYAPINAR, LEVENT. "Bizans Kaynaklarına Göre Aydınoğlu Umur Bey ve Osmanlı Sultanı Orhan Gazi," XVIII. Türk Tarih Kongresi Kongreye Sunulan Bildiriler, 1-5 Ekim 2018 Ankara, Ankara, Turkey, 2018

14. HAYKIRAN, Kemal Ramazan. “Aydın Eli’nde Haçlı Seferleri: Aydınoğlu Gazi Umur Bey’in Haçlılar ile Mücadelesi”. Yeni Fikir Dergisi 10, sy. 20 (Temmuz 2018): 25-34.


 

Ömer Tutan
Kaleme Alan Ömer Tutan

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesinde 4. Sınıf öğrecisi olarak eğitimine devam etmektedir.

YORUMLAR

Fikirleriniz bizim için değerlidir, bizimle paylaşabilirsiniz...

BU MAKALELERİ BEĞENEBİLİRSİNİZ